17 Şubat 2011 Perşembe

Biriktirdim bir çok şeyi

Sensiz geçen günlerde, seninle konuşmanın dışında kendi kendimle de çok şey konuştum herhalde. Susmayı tercih ettim ama ruhum susmak bilmiyor, aşkım içime sığmak bilmiyor. Seviyorum işte, bunu neden inkar edeyim?

16 Şubat 2011 Çarşamba

Ben henüz sensiz yapamıyorum

''yapamıyorum işte'' deyip, 5 yaşındaki çocuklar gibi omuzlarımı kaldırmak isterdim, ''banane, banane'' imasında bulunarak... Ama yapamadım, şuan gözlerimden yaşlar sular seller gibi akmasın diye kendimi engellerken bile yapamadım... Buruktum, kırılmıştım, hüzünlüydüm... yoksundum, senden ve seninle olan herşeyden.

Bitmez dedim

Gözlerim ufka doğru öylesine keskin bakıyordu ki, sanki ufuktan gözlerimi alırsam midem bulanacak ve bir an sevdiğimi aklımdan atmış olacaktım korkusu vardı içimde... Bakıyordum öylesine nedensizce, dimdik durmayı başararak...

15 Şubat 2011 Salı

Namus?

Sözleri hala kulaklarımda yankılanıp duruyor, atamıyorum o sözlerini içimden... Nasıl bir beyin, nasıl bir ruh haliyle bunu söyler ki? Aslında ruhu o an içinde miydi bilmiyordum. çünkü öyle bir nefsin, öyle bir bedenin içinde ruh nasıl durabilir ki? Ruhuna acıdım yeniden... Ruhuna eziyet eden birini sevmiştim demek ki...

Seni yazıyorum

Günler geçmiyor ki, nasıl geçsin? Bir an da hayatıma girdin, sonra ansızın çıkıp gitmek istedin. öz benliğinle konuştuğunda elini tutmamı istedin, ben de bırakmadım, etiket gibi yapıştım belki de gerçeği görmen için... Ama yine de gittin. Bir insanın dünyasının yok olmasının ne demek olduğunu bilir misin? Bilmezsin, bilemeyeceksin de belki de, çünkü bilseydin gitmezdin....

10 Şubat 2011 Perşembe

Gözlerini kapat

Siz hiç birini görmeden, sadece yazdıklarıyla onu tanıyıp, ona aşık oldunuz mu? cevabınızı bilmiyorum ama şuan sadece gözlerimi kapatmak istiyorum.

9 Şubat 2011 Çarşamba

gitmek isteyip de gidememek

Uzaklara dalmıştı. Denizin mavisi sanki onu hipnoz etmiş, hiç kırpmadan bakıyordu uzaklara.... Beyninin içini açsalar, herhalde bir tsunami yaşanıyordu düşünce girdabında... Sessizdi bugün. Halbuki en çok konuşması gereken oydu.

6 Şubat 2011 Pazar

Kapı aralığı

''Kapı Aralığı''
Oturduğu yerde, sanki sandalyede sallanıyormuş gibi bir ileri bir geri gidiyordu. tırnaklarını yeni kesmesine rağmen, parmak uçlarını kemirirken gözkapaklarını hiç kırpmıyor kaşlarının aldığı ok şekliyle o an dikkat kesildiği kapı aralığından dışarı bakıyordu, sanki içeri giren ilk kişiyi kalbinden vurmak istercesine...

4 Şubat 2011 Cuma

cevaplanması gereken asıl soru

çok basit aslında hayatın şifrelerini çözmek: tıkanıp kalmadıkça; hayat yolunun ortasında durmadıkça; hayatının gerçekten iyi bir şekilde devam ettiğini göreceksin:

Hayat işte

Şöyle bir an düşündüm de;
Bazen kalbimizin sesini çok dinliyoruz
Hayatını anlamak istediğimiz gibi anlamaya çalışıyoruz
Kalbimizde ki o saf ve güzel haliyle
Tabii ki bizi mutlu edeceğini sandığımız haliyle
Peki hayat öyle mi gerçekten?
Sandığımız kadar güzel mi?
Her şey istediğimiz gibi mi gidiyor?
HAYIR!

Bu blog nedir?

Şizofren aşk kelimesini neden seçtim bilmiyorum ama aşk girdabına girdiğinde insanın hayal gücünün katkısıyla akılda o kadar şeyler beliriyor ki, bunları yazmak istedim. İlla kendim değil, çevremden gördüğüm duyduğum şeyleri bir aktarabilmeliyim. ve illa bir sevgilim olması da gerekmez...