14 Nisan 2011 Perşembe

Kuruntular

Lokantanın en ücra köşesine oturmuştu. Bu huyunun kaynağını bilmiyordu, sevdiği insanla buluştuğunda bile hep böyle ücra köşeleri seçmiş, bir keresinde bu yüzden azar bile işitmişti. Ama herhangi bir sebebi yoktu ona göre: kalabalık ortamları sevmemesi ve konuşmalarına başkalarının kulak misafiri olmasını istememesini sebep olarak söyleyebilirdi ama aslında bunlarda sorun değildi. Kimseden çekilmez, istediğini yapardı: ama yine de lokantanın en ücra köşesine otururdu....


Garsonun menüyü götürüp, önüne bir köpeğe yemek bırakır gibi bırakıp gitmesini normalmiş gibi izledikten sonra robot gibi davranıp, her zaman yaptığını yaptı: eline menüyü aldı, şöyle bir sayfalarını çevirdi. İçindekilere bakmadı bile, ne sipariş vereceğini buraya gelmeden önce seçmişti zaten. Bir tavuk burgerde ne söylenebilirdi ki onun için?

Menüyü sanki hiç okumamış gibi tekrar tekrar 4-5 kez peşpeşe okuduktan sonra, bıraktı. Ama gözleri ondaydı, sanki bir cümlesini okumamış hissiyle hareket ediyordu. Garsona siparişini söyleyip, beklemeye başladı...

Kuruntular...

İnsan neden kuruntu yapardı ki? Nefsinin bu kadar hizmetçisi konumunda olurdu ki? Ne yani, tüm insanlar toprak olmayacak mıydı? Herkes aynı havayı solumuyor mu? Buraya gelen zengin, yakışıklı, makyajlı, çirkin, şişman herkes aynı menüye bakıyor, aynı menüden yiyor ve aynı kapıdan dışarı çıkıyordu. Bu kadar birliğin içinde, neden insanlar kuruntu yapardı ki? Karşısındaki masada oturan emo tipli kızın, zengin kızları içeri girerken küfürler söyleyerek karşıladığını görebiliyordu. Kuruntunun bir versiyonuda işte bu çekememezlikti... Neden ama? Neden?

Bir varlık olarak insanların özenle yaratıldığını biliyor fakat bu kadar kusurları olmasına şaşıyordu. Kendi halindeydi, kimseye karışmazdı, kimseyi suçlamazdı. Fakat at gözlüğü takan, değişime karşı çıkan, her şeyi olduğu gibi kabullenip ondan başkasına inanmayan, inançsız kişilerden her zaman uzak durmuştu ve onları sevememişti. Ama onlara da kızmıyordu, beyinlerini öyle boş şeylerle dolduran bu tiplerin sonu başka ne olabilirdi ki? Her şeye rağmen insandılar ve onlara yine de insan olduğu için değer veriyordu...

Kuruntular...

Yemeğine yerken, her lokmada bu kelimeyi sayıklıyordu...

Kuruntular...

İnsanları kuruntularından kurtarmanın bir yolu var mıydı acaba? ve en önemli soru: kendisinin bir kuruntusu var mıydı? evden pek dışarı çıkmadığı için kendini tam olarak diğer insanlarla karşılaştırmak istemiyordu, o yüzden tamamen kuruntusuz biri değilim demek istemiyordu. Fakat, gerçek dünyaya çıktığında sahte bir çok olay karşısında ona nefsine yenik düşüp, kuruntu sahibi biri haline gelmekten zaten korkuyordu...

Bir lokma daha aldı, sinirle...

Bu yalan dünya neden bu kadar kötü ve iğrenç bir yer haline geldi?
VE BENİM BU SAHTE İLİŞKİLERİN, SAHTE SÖZLERİN, SAHTE DUYGULARIN İÇİNDE İŞİM NE?

Bir an irkilip, etrafına baktı: düşüncelerini sesli bir şekilde söylediğini sanmıştı çünkü... Ama herkes kendi halinde yemeklerine devam eder durumda olduklarını görünce, bir oh çekip tekrar önüne döndü. Şaşkın bakışlarını gören garsonun ona ufak bir gülümseme atmasına da karşılık vermedi. Daha hızlıca yemeğini yemeye çalıştı...

Bir an önce bu kapalı yerden çıkmalıydı...

Yemeğini bitirdi, cezasının dolgun bir bahşişle beraber masaya bıraktı ve doğruca kapıya doğru gitti. Kapıdan çıkarken bu sefer sesli düşünmüştü: '' Kuruntuların canı cehenneme! ''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder