9 Şubat 2011 Çarşamba

gitmek isteyip de gidememek

Uzaklara dalmıştı. Denizin mavisi sanki onu hipnoz etmiş, hiç kırpmadan bakıyordu uzaklara.... Beyninin içini açsalar, herhalde bir tsunami yaşanıyordu düşünce girdabında... Sessizdi bugün. Halbuki en çok konuşması gereken oydu.


- Umut, iyi misin?

Onun sesiyle kendine gelmişti hemen, sanki en derin çukurlardan kurtarıp almıştı onu yine. zaten uzunca süredir onu bekliyordu sanki, cehennemin en derim çukurunda aşkın ateşiyle yanarken sadece onun sesini özleyip durmuştu. sadece gelmesini, onu kurtarmasını...

İşte şimdi karşısındaydı. Bir an gözlerini kısıp, sanki milyonlarca uzaklıktaki yıldızları yakından görecekmiş gibi hareket etti ve onun yüzüne baktı. Bir şeyler eksikti sanki, bir şeyleri geri de bırakıp gelmişti...

- Neden buradasın?
- Sen istedin diye...
- Ben seni istemedim, olman gereken halini istedim.
- O olmak istiyorum, umut.
- O değilsin, görüyorum. Gözlerinin içini görüyorum. O halin hala senin içindeki derin mahzenlerde yüzlerce zincirle bağlanmış ağlıyor... i see you!

tekrar mavi denize dönmüştü yüzünü. ne kadar temiz görünüyordu aslında ama biliyordu içinde ne kadar kir barındırdığını. Aynı şuan yanında duran sevdiği gibi. O da dışardan dünyanın en temiz insanı gibi gözüküyordu ama ona yaşattıklarından sonra...

Günler nasıl geçmişti ki? Artık saymıyordu bile günleri. Bir kez olsun onun için kötü bir şey söylememişti, hep iyi şeyler düşünmüştü, yapmasını dilemişti. Ama yine o bir kez olsunu, onun aşkına sevdiğine hayalindeki çocuklarına uzattığı ağır sözlerden sonra bozmuştu. zaten o gün son kez konuşmuşlardı.

Şimdi, bu soğuk kış gecesinde onun gözlerine bakmaktan korkar bir vaziyetteyken o gözlerini alamıyordu üzerinden. Sanki bir şeyler söylemesini bekliyordu. Gözlerini kapattı ve ona doğru döndü. Bunu yaptı çünkü, gözlerine bakarsa tekrar onun söylediklerine inanabilirdi. çünkü hiç bir zaman onun söylediklerini doğru/yanlış diye ayırmadı, hemen kabullendi ve inandı. yine aynı tuzağa düşmemek için gözlerini öyle bir sıktı ki, gören herhalde can çekişiyor, acı çekiyor zannederdi.

Kafasında söyleyeceklerini düşündükten sonra, bir nefeste tekrarladı:

- O olmadan, yanıma gelme. ve lütfen o ol, çünkü ancak o zaman kurtuluşa ereceksin.

Aynı anda denizden esen rüzgarın ona bir şeyler ifade ettiğini sanarak, rüzgarı arkasına aldı ve oradan uzaklaştı. Aklında yine o olacaktı, bedeni uzaklaşıyordu yanından belki de ama ruhu hep onun yanında, onunla olacaktı...

Gözünden bir damla yaş akarken, onsuz bir yaşamın mutluluk getirmeyeceği gerçeği tekrar kalbine bir kor ateş gibi düştü...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder