18 Nisan 2011 Pazartesi

Gerçeği göremeyen sevgili

Sokak lambasının hemen kenarında durmuş, yağan yağmurdan hiç etkilenmeden onu bekliyordu. Adına uygun bir şekilde, erken gelmesini umut ederken aklından geçen onca soruya bir cevap bulamamak içini sızlatıyor, kaskatı kesiliyordu. ''Soğuktan etkilenmememin sebebi bu sanırım. '' diye düşünüp, fimlerdeki kötü adamlar gibi sırıttı. Hangi taraftan geleceğini bildiği halde yine de hem sağına, hem soluna bakıp bakıp duruyordu. Biliyordu, belki süpriz yapacaktı: süpriz yapmayı çok severdi.


Hayatında en çok merak ettiği şey, o onu düşünürken, onun neler düşündüğüydü. Bazen bu konuda fırtınalar kopartıcak derecede düşüncelere dalar ama bir türlü düşünce gemisini limana yanaştıramazdı. velhasıl, zaman durgun akan bir su değildi, çağlayanlar gibi öyle hızlı geçti ki: o, uzaktan gözüktü...

Gözlerindeki soru, gün gibi belliydi. Sanki alnında soracağı soru, yanıp sönüyordu: ama o da hazırlıklıydı.

Karşısına geçti ve,

- Neden hayatım senden sonra bu kadar kötü oldu?

- Acı çekmeden mutluluğu anlayamazsın derler, belki ondandır.

- Alakası yok, hayatıma sen girdikten sonra her şey daha kötü...

- Ben mi? Emin misin?

- Evet, eminim!. Seni tanıdığım güne lanetler okuyorum. Hayatım bundan daha kötü olamazdı!.

- Yalnış düşünüyorsun...

- Bu sakinliğin de beni deli ediyor ayrıca!

- Kızgın bir kez davrandım, dilim yandı: o günden sonra artık yemin ettim. Sakin olmak ve sinirlenmemek, sabırlı davranmak çok iyi bir şey. Sana da tavsiye ederim.

- O günü hatırlatma ve bana laf sokmaya çalışma!

- Art niyetli davranmasan?

- Hayatımı neden mahvettin?!

- Sevgili... Hayatını ben mahvetmedim. Sen ne zaman ki yalana, kötülüğe yenik düşüp onları içinde büyüttün ve nefsinin peşinden gittin: o günden sonra mahvolan sadece sen değildin! Ben de mahvoldum, gül gibi senin asli ruhun da öldü, güzelim günlerimizde... Nasıl böyle düşünürsün? Sen değil miydin beni isteyen? Sen değil misin sözünü tutmayan?

Yeter artık deyip, arkasına bakmadan oradan uzaklaşmak istedi ama yapamadı. Ruhu, sevdiği insanın ruhunun yanındayken öyle bir hal alıyordu ki, çekim gücüne kapılıp onun yanından hiç ayrılamıyordu. Yine gitmeyi başaramamıştı işte. Öylece kalakaldı. Kız, bu cevaba hazırlıklı değildi anlaşılan ve sinirlenerek uygun adım oradan uzaklaştı.

Yine arkasından bakmak ona kalmıştı...

Ve yine adını hatırladı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder