22 Nisan 2011 Cuma

Geç kaldık!

İşe geç kalmıştı! Yatağında geçirdiği o 'bir 5 dk daha' molalarından sonra, yatağının kenarına oturup bir 5 dk daha geçirmişti: bu son dakikaların hiç bitmesini istemiyordu. Zaman dursun istiyordu o an: belki de dünyanın en tatlı anlarından biriydi. Sorunsuz, hiç bir his taşımadan, mal gibi bir 5 dk! Ama elini yüzünü yıkamak için aynanın karşısına geçtiğinde 'ha 5 dk önce kalkmışsın, ha 5 dk sonra. ne farkeder be adam!?' sorusunu, yüzüne vurduğu su damlaları sayısınca kendisine bir çırpırda sormuş ve aynı cevabı vermişti: ben istedim!


Acele etmiyordu. Yine geç kalmıştı: soluk soluğa iş yerinden içeri girse bile yine azar işitecekti. Oluruna bırakmayı sevmişti yaşamını, böyle yaşıyordu. Çünkü bir keresinde tam tersini yapmak istediğinde, hayatı kararmıştı. Zaten ışıkla hiç arası olmamıştı bir süre, hep geceleri takılmış, kitap okumuş, gündüzleri uyumuştu. İçindeki korku da hep aynıydı...

Taksiler yanından vızır vızır geçerken, bir el kaldırıp iş yerine hiç olmassa daha geç kalmaması için taksilerden birini durdurabilirdi. Cebinde kendi kazandığı parası vardı. Cimri de değildi. Ama yine de yürümek istiyordu. Soğuk içini ısıtıyordu! Kendine geliyordu, açılıyordu: düşünceleri berraklaşıyordu...

Ve yine aklına 'o' geliyordu...

Bazen hafif esen rüzgara, onunla ilgili düşünceleri kaptırmak isterdi. Ya da bazen bir dilenciye vermek isterdi bu zengin düşüncelerini... Dilenci sevinir miydi acaba bu duruma? Ya da bir köre anlatmak isterdi aşkını... Köre, ondan bahsederdi: emindi körün tepkisinden... 'Görüyorum, görüyorum' diye liman boyunca bağırdığını düşündü bir an körün... Haklıydı da, kendi de eşlik ederdi: her göz göremezdi bu aşkı, bu düşünceleri... Kafasının üstü, everestin doruklarıyla yarış edecek kadar bulutlu ve havasızdı. O kadar çok düşünce vardı ki, bunları nasıl taşıdığına bazen kendi de inanamıyordu...

Ama güç veren, 'o'ydu...

Ellerinde, elinin sıcaklığını hissettiğinde gözlerinden bir yaş daha damladı. Hayattan bir beklentisi yoktu, bir isteği yoktu. İşi basitti halbuki: iş yerine git, akşam mesai bitiminde eve dön! Bu kadarcık! Ama o bunları istemiyordu.

Ve kendi isteğiyle başlamadığı bu yolculukta, kendi isteği dışında yalnız bırakılmıştı.

'Taksi' dedi birden... Gözleri kaldırım taşlarındaydı halbuki... Bir fren sesi ve kapının açılması... Evet, 'o' karşısındaydı...

Bir an hayal dünyasından çıktığında, iş yerinden içeri girdiğini ve patronun karşısında olduğunu gördü...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder